22 Haziran 2012 Cuma

Tavan Arasındaki Buda


Bir gemi dolusu kimonolu kadın… Valizleri küçücük, bir çoğunun yaşı da öyle. Ellerinde vesikalıklar ve kocaman hayallerle Amerika’ya doğru yol alan bir gemi. 1900′lerin başları.
O dönem özellikle Japonya’dan pek cok kadın Amerika’ya ve Hawaii’ye göç etmişler hayaller kurarak. Çeşitli çöpçatanlar vesilesi ile kendilerine mektupla eşler edinmişler. Kilometrelerce uzaktaki adamları mektuplarda anlattıkları ve gönderdikleri fotoğraflarla tanımışlar, sevmişler veya belki de köylerinden bir çıkış yolu olarak görmüşler. İşte böylece Amerika’ya giden kadınların hikayesini anlatarak başlıyor Julie Otsuka‘nın kitabı.
Kısa girizgâhtan anlaşılacağı üzere dişi bir kitap bu. Kadın bir yazar, kendi kökeninin geldiği kadınların öyküsünü anlatıyor. Amerika’ya gelip düşündüklerinden bambaşka adamlara ve bambaşka şartlara çarpan Japon kadınlar. Beklediklerinden büyük, çirkin erkekler ve memleketlerine rahmet okutacak çalışma şartları.
Otsuka’nın kitabında bir farklılık var. Bu kitabın bir baş karakteri, kahramanı yok. Bir Raskolnikov’u bir Jan Valjan’ı yok kitabın. Birinin hikayesine değil birçoğunun hikayesine dokunuyor. Hem de hiç yüzeysel hissetmeden, derli toplu ilerliyor. Bir kesit ve aynı kaderi yaşayan onlarca insan hiç yormadan gözlerimizin önünden geçiveriyor. Kitabın bir diğer güzelliği ise, türkçe çeviri ile de gayet güzel hissedilen şiirsel havası. Lirik kelimesinin manasını sonuna dek hak eden bir üslub kullanmış Otsuka. Ardışık cümlecikler ard arda, mısralar gibi sıralanıveriyor.
Kitabın özellikle ikinci dünya savaşına kadarki bölümünü okurken aklıma sürekli (çok sevdiğim) “Gazap Üzümleri” geldi. Göç eden, ucuz iş gücü olarak kullanılan Japonları okudukça, California’nın portakal bahçelerinde gecenSteinbeck eseri ile özdeşlik kurdum.
Tarlalar, işçiler, hastalıklar, düşükler, aşklar, çocuklar, efendiler, gurbet…
Ve,
Sonra yavaş yavaş yerleşik hayata geçiş, yabancı topraklarda doğup oranın yerlisi olan ikinci nesil cocuklar… Ve kronoloji nihayet ikinci dünya savaşına gelir. Göçmen Japonlar içerideki düşman olurlar. Bu noktada kitabın hafif aksadığını ve finali Amerikalı komşuların (müsbet) ağızları ile yapmasından çok hoşnut olmadığımı söyleyebilirim (başlangıcı kadar samimi bulamadım. Sanki biraz kontrast içeriyor gibi geldi).
Bu bir göç hikayesi. Çoğumuza çok yabancı topraklara ve insanlara dair ve tüm göç hikayeleri gibi hüzünlü.
Not: Kitabı okuyanlara “Picture Brides” ve “Manzanar” başlıklarına göz atmalarını tavsiye ederim. Gerçi okumayanlar da bakabilirler zira yeterince spoiler verdik sanırım yazıda :)